26 Ağustos 2013 Pazartesi

" À la recherche du temps perdu" affınıza sığınarak... No:1








Fotoğrafı andıran hazlar vardır. Sevilen kişi başlangıçta negatif bir klişedir, kişi bunu daha sonra, dış dünyadan bakıldığında girişi "kapalı" kendi bilincine döndükten, o iç karanlık oda bir kez emrine verildikten sonra banyo eder.

Marcel PROUST

A l'Ombre des Jeunes Filles en Fleur*





*Çiçek Açmış Kızların Gölgesinde





14 Ağustos 2013 Çarşamba

a note

Dear Stieglitz,

Just a few words, which I do not really even want to write.
You know well what I think of photography. I would like it to
make people despise paintingthat isuntil something else
makes photography unbearable. That’s how far we have come


Marcel Duchamp 
New York May 22 1922

21 Temmuz 2013 Pazar

MEMENTO MORI - II (Ira)



MEMENTO MORI - II (Ira)

Tüm bu yangını ve küllerin kokusunu biliyorum,
Bu bedenin için hep bir felaket alanı değil
Daha önce umutla çok kez yeşermişti
Mutluluk ve kahkalar defalarca yön vermişti ona...
Ama şimdi kömürleşmiş bir iskelet
Küllerinin arasında titreyen bir ruh
Ah zavallı sen, nasıl bir ateşti seni böyle yakan

Ne pişmanlığın kurtarır seni şimdi ne de gözyaşların soğutur,
Nefesinin doldurduğu sözlerinin ateşini
Anlık ya da planlı sen değilmiydin o yıkımı getiren
Önce kendini tutuşturup sonra başka güzellikleride yakan

Gözlerinde kızıl şimşeklerle tutuşturuken geçmişi ve geleceği
Yangınını büyüttüğün ölçüde kaybederken herşeyini
Kendi yok oluşunda dolaşan bir kuzgunsun
Kanatları küller kadar siyah, gözleri öfenin ateşi kadar kızıl

İzmir 2012

20 Temmuz 2013 Cumartesi

"Pasaport Kahvesi"




Pasaport Kahvesi


Kıyıda, taşın üstünde 
oturmuş denize bakıyor
 
Kimse konuşmuyor onunla
 
ne rüzgâr ne de izmir
 

Gün bitiyor ve lacivert
 
sözcükler çekiliyor
 
susuşların ipek ağıyla
 

Az ötede pasaport kahvesi
 
- Gel, bir bardak çay içelim
 
diyor bütün gün beklenen
 

Bulut suya değiyor
 
su zamana
 
ve yalnız çakıltaşları
 
değil aşınmakta olan
 

Batık bir gemi
 
gibi uzaklaşırken ordan
 
yakamozlar kalıyor geride
 
balkıyan acılar gibi
 

Eskiyen neydi günboyu
 
yaşanan neydi
 
hangi bıçağı biledi deniz
 

Işıklar sönüyor kıyıda
 
ve burkulan bir yürekle
 
çekip gidiyor bu kentten

Ahmet TELLİ

18 Temmuz 2013 Perşembe

DİAROMALARDAN SANAL TURLARA PANORAMİK FOTOĞRAF ALGISI

Panoramik Fotoğrafın Arkeolojisi



Söz konusu panoramik fotoğraf ve sanal turlar olduğunda olayı seyir kültürü açısından anlamak için biraz geçmişe bakmamız gerekir. Günümüzde sinema salonları doldurmamız gibi özellikle Avrupa’da bir çok kişi Diaroma salonlarını dolduruyordu. Robert Barker 1789un 14 Martında Londrada bir gösteriye başladı. “Mr.Barker'in Edinburg Kale ve Şehrinin İlginç Şiirli Manzaraları” adını verdiği bu gösterisini özel inşa edilmiş silindirik bir binada izleyicilere sunmaktaydı. Binanın merkezinde merdivenle çıkılan ve seyir balkonları bulunan bir kule yer almaktaydı. Büyük ölçeğine rağmen en ince detaylarına dek çizilen resimler incelikli olarak renklendiriliyor ve arka duvarda yer alan pencereler ve suni aydınlatma sayesinde derinlik izlenimi yaratılıyordu. Tüm görsellik o dönem için yepyeni bir vizyondu fakat taşıma depolama ve sunma başlı başına bir problemdi. Fakat buna rağmen bu “gerçekliğin içindeymiş” illüzyonu günümüz sanal turlarının atası olmuştu.




             Fakat seyir kültürünü tam olarak karşılayan ve “imgenin içine izleyiciyi sokan” adam fotoğraf tarihinden de hatırlayacağımız Daguerre olmuştu. Sahne tasarımcısı olan Louis Jacques Mandé Daguerre ressam Cahrles Bouton’la beraber çalışarak Diaroma bir şov haline getirdiler. Seyir kültürünün “endüstriyel” planlayıcısı sayabileceğimiz Daguerre imge ile olan maddi-duygusal bağını 1839 da çoğumuzun bildiği olayla sonuçlandırdı. Fotoğrafın kamuya mal oluşu. 1839 sonrası birçok fotoğrafçı dünyanın birçok yerine gidip fotoğraflar çekmeye başladı. Bu fotoğrafların konusu çok farklı olabiliyordu bazen bir şehir, bazen antik harabeler bazen de batıya mistik gelen doğu oryantalizmi… 




Günümüzde Panoramik Fotoğraf


            Artık fotoğraf makinesi olmadan dahi fotoğraf çekebildiğimiz sayılsa teknolojinin yaratıcılık iksiri olduğu dönemde panoramik fotoğraf için bir çok araç ve yöntem mevcut. Genel olarak yaygın kullandığımız D-SLR makineler üzerinden konuyu açıklayacağım. Değişken objektiflerle çalışabilme kolaylığı bize muazzam bir esneklik sağlar. Zoom objektif kullanıyorsak farklı odak uzaklıkları ile farklı görseller üretebiliriz. Ama bu lenslerinde kendi içinde avantaj ve dezavantajları vardır. Daha geniş açı görmek için 10mm 14mm gibi açılar kullanırız.
            Söz konusu Diaromaların görsel mirası olunca karşımıza sanal turlar çıkar. Sanal tur algısında teknik kısım biraz daha farklıdır. Kusursuz görüntü için belirli ekipmanlara ihtiyaç duyulur özellikle tripotlara. Bunun nedeni ışığın kırılma noktasıdır. Klasik tripotlarda  dönüş ekseni makinemizi bağladığımız noktadır. Fakat kusursuz panoramik birleştirme için dönüş eksenini ışığın kırıldığı “nodal noktasına” taşımamız gerekmektedir. Bunun için özel tripotlar vardır. Genellikle 12mm ve 8mm gibi lensler kullanılarak yapılan bu çekimler daha sonra yazılımlar birleştirilmektedir. 8mm objektiflerin özellikle mimaride yarattığı barel efekt bozulması sanal turlardaki “içinde”  geziyormuş hissi ile yok olmaktadır. 





18yy diaroma kültüründeki seyir algısı gelişiminin en güzel örneğidir. Dev binalar ve yaklaşık 16 tonluk ekipmandan bugün kullandığımız sanal turlara dönüşmüştür.  Şuan o dönemde yapılan işlerden çok daha iyilerini yapmak için sadece 7-8 kg ağırlığındaki ekipmana ve bir bilgisayara ihtiyaç var.. 19.yy da modernizmin başındaki fütürizm tutkunları gibi bir fütürist kehanetle yazımı sonlandırmak istiyorum.

“21 asrın mükemmel teknik olanakları sayesinde hiç gitmediğimiz mekanlar artık küçücük monitörler aracılığıyla bize uzanmaktalar. Bunun en büyük sebebi  Walter Benjamin’in geçen yüzyıl başında söylediği “yorulmak bilmez bir çabayla teknik ve el becerisiyle doğanın eksiksiz bir kopyasını yaratma” tutkusu. Tekniğe karşı olan hayranlığımız hala aynı el becerisinin yerini sayısal araçlar hızla almakta. Kim bilir belki ilerde bizim illüzyonla yıkmaya çalıştığımız 2 boyut algısı 3 boyutlu hologramlarla iyice yıkılmış olacak. Tıpkı bir 19.yy diaroması gibi insanlar sanal turlarda hologramların içinde gezecek. Alıştığımız bildiğimiz o fotoğrafın tadı iyice yok olacak.  O zamana kadar hala fotoğraf makineleri varken bolca fotoğraf çekin ve hayal etmekten hiç vazgeçmeyin.”




Kaynaklar
Michel Frizot              A New History Of Photography

Walter Benjamin        Pasajlar

Işık Özdal                 “Panoramik Fotoğrafın Kökenleri ve Türkiye Örnekleri” Gazi Üniversitesi G.S.F Sanat ve Tasarım Dergisi

Mehmet Çeliksan        “Popüler Kültürle Beraber Fotoğraftan D’image Geçiş” Yayınlanmamış Lisans Tezi